22 Aralık 2012 Cumartesi

Besame mucho'dan Ankara'nın Bağları'na...Türk müziğinde "Ekstacılık" üzerine bir deneme- bölüm-2

Merhabalar

    (  Araya sınavların girmesiyle  yazamadım, en azından sınavım fena geçmedi bu da bi şey. Burdan her gün bloga girip niye yazmıyosun diyen sevgili takipçilerim Nevin ve Ceren'i öpüyorum! )

     Müzik maceram kanunun alınmasıyla birlikte acayip hızlandı. Eskiden sadece dinleyerek söyleyerek ve psikopat gibi şarkı sözü okuyarak geçirdiğim zamanları, kanunun başında sevdiğim şarkıları çıkarmaya çalışarak geçirmeye başlamıştım. Hatta çok sevdiğim "Endülüste raks" benim için bir hedef noktasıydı, epey uğraştığımı hatırlıyorum.

    Böyle böyle, kâh kendi nota okumamla, kâh korolarda çalmamla, kâh babamla birlikte girdiğimiz aile-dost ortamlarında yavaş yavaş eşlik edebilmeye başladım. Sanırım tek avantajım ritim duygumun olmasıydı, bugün bile ritim duygusu olmayan sazendeler bana garip gelir.

   Lise 2'den itibaren de yarı profesyonel sayılabilecek kadar korolarda çalmaya başladım. Bu da geçilmiş, öğrenilmiş yüzlerce şarkı demekti. 2004 yılında ODTÜ'ye girdiğimde bir tek saz eserini baştan sona bilmiyordum. Koroların solistlere yönelik olmasının en büyük zararı sazları geliştirmemesi sanırım. Solistlere eşlik etmeyi öğrenirsiniz ama girişteki peşrevlerin ilk hanesi ve teslimi dışında sözsüz eser çalmazsınız. Benim saz eserlerini öğrenmem ODTÜ KTMT'de oldu diyebilirim bu yüzden. Gerek hocalarla, gerek büyüklerimle, gerek Nevniyaz'la çalıştığım saz eserleri bana müziğin başka bir yönünü gösterdi. Aslında sazların kendi doğasında olan ve "enstrümental" denilen müziğin ne kadar geniş ufuklar açtığını gördüm. Hele ki geçtiğimiz ,sağ olsun hocalarımız, mevlevi ayinleri benim müziğe bakışımı değiştirdi. Muhtemelen çoğu kişi katılmayacaktır ama mevlevi ayinlerindeki müzikal zenginliği gördükten sonra sözlü eserleri -şarkıları, küçük formlu eserleri - pek dinlemez oldum. Olması gereken bu mudur, tartışılır. Yani büyük formlu eserlere geçişte şarkılar bir basamak mıdır da artık tatmin etmez olur insanı? Keza "Neva kar"ı bir dönem o kadar çok dinlemiştim ki terennümsüz eserler çok saçma geliyordu. (Çok zaman dinledim nevâ-kârı/bir terennüm ki hem geniş, hem şuh YKB) Aynı dönemlerde "Klasik" denen musikinin hepsinden üstün olduğu kanısına varmıştım. Şimdi çok daha farklı fikirlerim var ama, klasikten hala aynı tadı alırım.(Bkz : Yar olmayacak cam ı sefayı çekemez dil) . Ki topluluğun "klasik nedir?" tartışması da aynı döneme denk gelir. Vereceğim cevap sadece, klasik neydi, klasik emekti olur şu durumda.

        Yani benim haddim değil klasiği tartışmak ama klasiğe bakmadan önce Türk müziğinin tarihini bilmek lazım. Türk müziği tarihiyle ilgili kitapları okuduktan sonra tavsiye edeceğim yegane kitap Kudsi Erguner'in Ayrılık Çeşmesi kitabıdır. Kitapta beni etkileyen şey - gerçi tabi kendisi de doğru olmayabilir de- şimdiye kadar yazılan çizilen şeylerinin çoğunun temelsiz olduğunu açıkça yazmasıydı. Türk müziğinin yeni Türkiye Cumhuriyetinde hor görülmesi, eski ve yobaz sayılması ve köksüz bırakılmaya çalışılması bizim şu anda yaşadığımız Türk müziği, Türk sanat müziği, Türk halk müziği ve arabesk-fantezi müziklerin şu an böyle olmasının müsebbibi bana göre. Batı müziğinin çağdaşlık getireceğine inanan zihniyet, geleneksel müziğin saltanatı hatırlatacağından, Osmanlı'yı özleteceğinden midir nedir Türk müziğinin her dalını aşağılık görüp yasaklayıp, köklerinden ayırmaya çalışmış. Bunun sonucunda da geç sahip çıkılan, temelsiz ve canlandırılmaya çalışan bir müzik doğmuş. Bu kitabı okumayı müzikle ilgili herkese tavsiye ediyorum. Tabi ki okuduklarınızı karşılaştırarak, tartışarak ve düşünerek.

      Kültür mirasını sürdürememiş bir müzik...Arşivleri hiç de sağlam olmayan bir müziğin gelişmesi de böyle oluyor sanırım. Şu anki durumu sadece buna bağlayamayız tabi ki, yaşama şartlarımız bu kadar değiştikçe bir başka deyişle dünya globalleştikçe bir şeylerin değişmesi çok doğal. Müzik de değişen kültür ve yaşama stilleriyle değişiyor.

Bi sonraki yazımın konusu esktracılık ve güncel yaptığımız müzik...

Görüşmek üzere
















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder